12 Kasım 2009 Perşembe

Değerli Konuğumuz Ümit Kayıhan'la Söyleşi


Bugün okulumuzda Türk Futbolunun en renki yüzlerinden biri olan Ümit Kayıhan'ı ağırladık. Oldukça samimi bir ortamda tüm sınıf düzeyinden futbol antrenörlüğü öğrencilerinin katılımıyla oldukça güzel bir konferans gerçekleştirdik. Bu konferansla ilgili detayları anlatmadan önce Ümit Hocaya hoş sohbeti ve bilgi paylaşımı için teşekkür etmek istiyorum.

Okula başladığımdan beri sürekli bir kaç hocanın bizlere gelip bilgi aktaracağından bahsedilse de malesef bu bizlere hiç nasip olmamıştı taa ki düne kadar.

Normal bir insan evladı olsa da televizyonda gördüğünüz,eleştirdiğiniz,güldüğünüz ya da kızdığınız bir adamı karşınızda görünce ister istemez heyecanlanıyorsunuz az da olsa. Biraz komik bir tablo olsa da gayet keyif aldığımı söylemeliyim.

Konferansa okul müdürümüz Birol Doğan'ın açılış ve takdiminden sonra Ümit Kayıhan söz almasıyla başladık. Kısaca kendini bizlere tanıttı. İnternette konferans öncesinde yaptığım araştırmalarda 1954 doğumlu olduğunu okumama rağmen 1955'li olduğunu deklare ederek başladı. (yaşlanıyorsun hocam kabul et) Son derece güzel giyinen hocamızın konuşması ve ses tonu kesinlikle karşısındakini onu dinlemeyi sağlayacak kadar etkiliydi. Çalıştığı klüpleri, çalışma sistemlerini, sorunları, maruz kaldığı haksızlıkları birer birer ve samimiyetle anlattı bizlerde büyük bir dikkatle dinledik.

Konferansın ikinci bölümünde ise bizlere söz verdi Ümit Hoca. Antrenman Bilimi çerçevesinde tüm sorularımızı yanıtlamak istediğini belirtmeden geçmese de pek bilim soran olmadı. Gençlerin yeterince neden kullanılmadığı, haftasonu televizyonlarda yayınlanan programlarda ki eleştirilerin takımları ya da kendisini etkileyip etkilemediği, Yükseklik antrenmanıyla ilgili yaptıklarını, Antrenörlerin maruz kaldığı soyunma odasına giren başkan eleştirilerini ve saldırılarını büyük bir içtenlikle yaşadıklarını içine katarak cevaplandırdı.

Benim sorumsa malesef bizim ilerde ki yaşamımızda belki de en çekindiğimiz durumlardan biriyle alakalıydı. Aramızda ki soru cevap durumunu aynen aktarmaya çalışacağım.

T.Y: - Hocam öncelikle okulumuza hoşgeldiniz.
Ü.K: - Hoşbulduk :)
T.Y: - Hocam, ismim Tolga ve 3.sınıf öğrencisiyim. Bize toplantıda çalışma stilinizi anlatırken yanınızda fizik kondisyon işini iyi yapıcak, beslenme uzmanı, iyi bir psikolog gibi bir çok konuda eğitim almış birden fazla antrenör çalıştırdığınızdan bahsettiniz ve bunların gerekliliğinden. Peki merak ettiğim birşey var, bizler burda 1.sınıfın 1.döneminden itibaren çocuk psikolojisinden başlayarak genel psikoloji eğitimi alıyoruz. Mükemmel seviyede antrenman bilimi, düzenli beslenme gibi derslerin eğitimini alıp mezun oluyoruz. Fakat görüyoruz ki piyasada ki hocalarımız nerde futbolu yeni bırakmış oyuncu var yanlarına onları dahil ediyor fakat bizleri görmezden geliyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Ü.K: - Güzel bir soru öncelikle teşekkür ederim. Ben zaten yanımda 2 tane akademi çıkışlı antrenör çalıştırıyorum. Biri kaleci antrenörüm. Dışarda işler malesef böyle yürümüyor, çünkü piyasa dediğimiz yerde 10-15 antrenör bulunmakta ve klüpler bu hocaların çevresinde sürekli dönmekte. Ben X klübünden ayrılıyorum bir başkası oraya geliyor ben Y'ye geçiyorum bu şekilde dönüp dolaşıyor. Çünkü klüpler başarılıdan ziyade isimler etrafında yoğunlaşıyor. Bizler ekip kuruyoruz evet, fakat her antrenör malesef kendi ekibini kabul ettiremiyor. Ya ücretlerle anlaşılamıyor ya da kendi adamları buralarda yer alsın isteniyor, kendi bildiği güvendiği kişilerle çalışmak istiyorlar. Burda biraz da hatayı sizlerde görüyorum. Hocalara ulaşmıyorsunuz, Türkiye Futbol Federasyonu'nun internet sitesinde tüm antrenörlerin mail adresleri var. Kendinizi onlara anlatabilir, randevu talep edebilirsiniz. Şahsen ben onlarca stajer hoca çalıştırdım yanımda sizlerin arasından ve yoluma ekibime kattığım arkadaşlarımda var bahsettiğim gibi. Burda iş biraz da sizde bitiyor.
T.Y: - Teşekkür ederim.

Şu anlattığım diyalogtan da gördüğümüz gibi, bu piyasada işimiz çok kolay değil. Fakat imkansız değil.

Bu soru cevaplar hocamızın bize ayırdığı yaklaşık bir buçuk saatlik kısımlık sürede netleşmişti. Aklımda tek kalan soramadığım soru ise, Ümit Hoca bize hep yaptığı haftalık programlardan bahsetti ve bunların öneminden. Hocam, haftalık programlar evet önemli. Fakat bir klübü aldığınızda ilk olarak yıllık program, sonrasında aylık,haftalık ve en son günlük programlar hazırlanır. Türkiye'de kaç antrenör yıllık program uygulayabiliyor? Ya da siz kaçını uygulayabildiniz?...

Malesef ülkemizin bu antrenör alışveriş sevdası bitmedikçe biz bu konuları çok konuşur,pastanın tabağını sıyırmaya bir süre daha devam ederiz. Bugünlük bu kadar, dağılabilirsiniz.



Not: Fotoğraflar için Melih Hocama teşekkürlerimi sunarım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder