25 Ocak 2010 Pazartesi

Bi lig vardı süper diye, ne oldu ona?

Turkcell Süper Lig kaldığı yerden başladı. Önce sitemlere başlamadan demeliyim ki, iyi ki başladı! Tatil sürecinde, kalitesiz ve isteksiz kupa maçları ne yazık ki tat vermedi. Ülkemin futbolunun yıllardır içinden çıkamadığı kupa sorunsalı bir kez daha apaçık gözler önündeydi. Lig de maçların başladığı bu haftada İngiltere'de FA Cup maçları vardı. İzleyeniniz var mı bilmiyorum, Tottenham - Leeds United maçı vardı NTVSPOR'da. İngiltere'nin 1.liginde ki Tottenham ile 3.liginde ki Leeds United'ın karşılaşmasıydı bu. Gerek seyirci kalitesi, ilgisi, gerekse, Avrupa'yı donduran bu iklime rağmen pırıl pırıl bir saha vardı. Son dakikasına kadar heyecanın hiç dinmediği ve 3.lig ekibi Leeds United'ın direnişini izledik. Mücadele 2-2 bitti. Bu maçı izlerken aklıma nedense Galatasaray - Denizli Bld. maçı geldi. Biri Türkiye'nin 1.liginin takımı, diğeri ise 3.ligine(2b) denk gelen takımı. İki maç arasında, saha, seyirci, kalite, rekabet arasında bu derece uçurum olması gerçekten de manidardı.

Gelelim Turkcell Süper Ligimize... Devre arası tatilinden sonra, "başlıyor, çok özledik, yaşasın!" dediysek de heveslerimizi kursağımızda bırakan bir açılış oldu. Açılış maçında Türkiye'nin en güzel futbol stadyumu olan Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu'na konuk olduk. Aman tanrım! Futbol stadından ziyade bir tarlayı andıran bir görüntüdeydi. Ben bir futbol seyircisi olarak tam anlamında bir hayal kırıklığı yaşadım. Dünyanın parası verilen böylesine kaliteli futbolcuların, bu kadar paralar ödenen ligin hakkı bu zemin olmamalıydı! Futbolcuların yeteneklerini sorgulamalarına neden olan bu sahada garip bir son 15 dakikada kazanan mücadelesiyle hak eden Fenerbahçe oldu. Fenerbahçe ile açmak istediğim önemli bir parantezde kesinlikle Özer Hurmacı ile ilgili olacak. Oyuna girdikten sonra, isteği ve arzusuyla takımın aradığı kan oldu. İlerleyen yıllar onun için çok parlak olacak hiç şüphesiz ki.

Cumartesi akşamı ise İstanbul'u etkisi altına alan şiddetli kar yağışı bizi seyir keyfinden mahrum bırakmıştı. İnönü stadyumunun görüntüsünü ekranlardan izlediğimde Beşiktaş'ın bu maçı kesinlikle oynamak istemediğini düşündüm. Nitekim, müsabaka ertelendi. Bu süreç bana nedense kötü giden Beşiktaş'ın isteklerini böyle bir sahada yapamamak ve seyircisi önünde kaybetmenin bedellerini ödeyemeyecek olmasından korkması gibi geldi. Bu düşüncemi destekleyen unsur ise pazar akşamı hemen hemen aynı koşullar altında ki bir başka stadyum da futbol oynamak için "deli gibi" çalışan bir ekibi görmem oldu. Şartlar çok mu iyiydi? Hayır! Ama rakibi Fenerbahçe ile gazetede bakılacak puan tablosunda 4 puan farkı görmek istemiyordu Galatasaray. Her ne kadar herkesin bahsettiği gibi sıkışık program yüzünden oynandı denilse bile beni şeytan dürttü işte! Bu işlerin psikolojik eğitimini aldığımızdan beri nedense ilk aklıma gelen faktörler bunlar olmakta. Sonuçta Galatasaray'da başından sonuna hak ettiği galibiyetini güzel futboluna rağmen zor olsa da aldı ve zirve yarışında "gazetede ki puan tablosunu" istediği şekle getirdi.

Ligimizin ikinci yarısı hayırlı olsun temennisi içindeyim. Gerçekten çok zorlu ve rekabet dolu bir sezon izleyeceğimizi düşünüyorum. Umarım ki, ertelemelerin olmadığı, yatmaktansa oynamak için çırpınan takımlarımızı izleriz.

Herkes sıkı giyinsin, havalar soğuk.

Saygılarımla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder