19 Ekim 2010 Salı

Çağırın beyler rahvan gelsin!


Galatasaray'da işler yolunda gitmiyor. Geçtiğimiz sezon yaşanan başarısızlığın üstüne, kadro içerisinde bir takım revizyon yapılmış, Frank Rijkaard'ın takımım "kalitesiz" açıklamasının üstüne yabancılar konusunda yenilikler yapılmıştı. Galatasaray sezon öncesi hazırlık kampında en çok göze batan takımların başındaydı. Etkili ve istekli görüntüsü bu sezon Rijkaard'ın artık adaptasyon sürecini atlattğını ve Galatasaray'a o beklenen ve arzulanan çağdaş futbol vizyonunu tamamiyle yansıtabileceğini ön görmekteydi.


Uefa Euro Lig ile birlikte başlayan hüsran serüveni, Koskoca Galatasaray'ı daha sezon başında annesinin evine sürüklerken, bir de baktık ki burada bile üvey evlatmış. Önce geciken transferlere bağlandı tüm sıkıntı. Galatasaray yetersizdi. Tribünler gelsin Misimovic, Emana tezaruhatlarıyla inliyordu. Yapıldı. Avrupa'da havlu atan Galatasaray'ın canavar pardon, tam kendisi gibi aslan kesilmesini umduğumuz lig içinde miyavlamaya bile mecali olmayan futbolunu izledik. Kesinlikle iyi oynamadan kazanılan 4 maç gözleri boyadı. Ama ortada bir gerçek vardı ki takım futbol oynamıyordu.


Son Ankaragücü maçında taraftarın sabrı(!) taştı ve Rijkaard istifa diye bağırdı. Galatasaray yönetimi acil toplandı ve henüz öğrenemediğimiz kararlar alındı. Rijkaard gitmek üzere deniliyor, peki neden?


Türk futbolunu yıllarca en önde temsil eden Galatasaray takımına baktığımız zaman, hep milli takıma en çok oyuncu veren takım olmuştu. Yerli oyuncularının bu kalitesi, yabancı oyuncularla birlikte harmanlanarak büyük başarılar elde edildi. Bugün Galatasaray'ın kadro olarak en büyük yetersizliği ve geçmişine göre eksi tarafı yerli oyuncularda ki kalitesizlik. Ne yazık ki yapılan yabancı transferlerden Misimovic'in son Ankaragücü maçında Baros'tan başka pas yapacak adam bulamayışı bunun en güzel örneğiydi.


Galatasaray kötü. Gerçekten çok kötü. Bazen kötüyken bile kazanabilen, yokluklar içerisinde yaptığı mücadeleden tek bir şey sayesinde hep galip çıkmıştı; "motivasyon". Bu sezon saha da ne acı ki ruhsuz bir takım görünümünden kurtulamadı. Bunu Rijkaard bir şekilde başaramadı. Bu saatten sonra da başarabilmesi pek mümkün gözükmüyor.


Sezon ortasında yapılan antrenör değişikliklerini doğru bulmasamda, bu kötü kadronun ancak yeni bir heyecan ve motivasyon desteğiyle toparlanabileceğini ve seneye avrupa da mücadele edebilecek bir sırada(bakın şampiyonluk demiyorum) bitirebileceğini ümit ediyorum.


Ufukta gözüken Rijkaard vedası için, ona katkılarından ötürü teşekkürlerimi sunup, onu anlayamayan(anlaması pek mümkün olmayan) ülkem futbol guruları adına özürlerimi sunuyorum.


Saygılarımla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder