13 Haziran 2011 Pazartesi

ihanet



Bazen hiç olmadık bir yerde, olmadık bir zamanda, hele hele başka bir kadının koynunda bir şarkı takılır ağzına...
Oracıkta canın yanar. Keyfin ortasında, paramparça eder seni. Neden diye sorarsın ve cevaplarsın hemen ardından...

Çünkü sadece bir kere hata yaparsın ama asla telafi edemezsin. Söylenir sözler, çeker gidersin... Olduğun yerden bir adım öteye kadar.
Sonrası hep ona doğru koşturmak ve ulaşamamaktan ibaret.

Yorulursun, küçük adımlarla dönersin geriye... O bir adım öteye.
Gerisi hep yalnızlık.

Bir not düşer dilim yokluğuna: "-Sadece bil diye söylüyorum, affet sevgilim."

9 Haziran 2011 Perşembe

Senden sonra...

Kötü kokuyor bu hayat senden sonra. Alıştırdığın teninin kokusundan çok uzakta olduğumdan, biliyorum. Senden önce böyle miydi diye sordum, cevabı yok. Sanki öncen yok, sonrası kötü kokuyor.

Sana benzettiklerime, seni andıranlara ya da sadece kadın diye sarılıyorum başkalarına... Öpüyorlar beni, tatları yok. Kötü ve çirkinler.
Kokusu yok onların...

Ve ben her özlediğimde kokunu, bi kaç damla göz yaşını silmek zorunda kalıyorum.

Kötü, çok kötü kokuyor hayat.

En son üşüdüğünde sana verdiğim ve artık kokmayan hırkama sarılıyorum bazen. Bazen sımsıkı. Bazen onunla uyuyorum. Uçup gitmesin diye yalvarıyorum, dinlemiyor beni canına yandığımın.

Hayal ediyorum senden sonra kokunu.

Belki çok özlemezdim, hayat bu kadar kötü kokmasaydı eğer.

3 Haziran 2011 Cuma

Pişmanlık

Bu son diyerek yudumladığım, kaçıncı sonu gelmeyen kadehimdi o gece? Barın köşesinde duran o kızıl saçlı kızı hatırlıyorum. Yanıma geldiğini. Çok içtiğimden bahsettiğini hatırlıyorum. Bir de elime tutuşturduğu küçük kağıdı.


-Sahi nerede o kağıt?