25 Eylül 2013 Çarşamba

şerefe!

alsancak'ta gerçekten saçma sapan bir geceydi. ne beklediğimi, ne yaptığımı hiç bilmiyordum. garsona dönüp o ana amaç katar umuduyla bir içki siparişi daha verdim. kafamı çevirip gelip geçen onlarca insana baktım sonra. herkes nasıl da uzak bana, nasıl da yabancı.
önümde boşalan kadehi alıp, yenisini bırakıp uzaklaştı garson. bir yudum almadan önce, geleceğe kaldırdık kadehi dostlarla. büyük bir yudum aldım, o yudumla gelecekmişcesine geleceğim...
onca yalnızlık, dostlarla şerefine içilecek ilk yudumla biteceğini bilir gibi kadehimi masama koyduğumda onca insanın içinde seni gördüm.
tek başına kalabalığın ortasında bekliyor, benden başka her şeye bakıyordun. nasıl da güzeldin.
kendi kendime seni gördüğüm o an, o yudumda karar verdiğimiz geleceğin senin olmanı diledim.

***

hiç bir yudum içkinin öncesinde kaldırılan kadehin "geleceğe" sözünün karşılığında birini dilediniz mi bilmiyorum. ben yaptım.

üç yıl kadar önce, belki de çok masumca seni diledim kendime.

yazın sıcak aylarından birinin 14'ünü 15'ine bağlayan geceydi. saat sabaha, ay, denize çok yakındı.
o dilediğim de dudaklarıma...

üç yıl önce, şerefine kaldırdığım kadehin tadı, sanki dudaklarını tadarcarsanına tatlı bir şekilde canlandı o an.

***

hayatıma hoşgeldin, uğruna kadehimi bıkmadan usanmadan kaldıracağım kadın.